ace in the hole ne demek?
- Son koz
son
- Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı
- En arkada bulunan.
- Artık ondan ötesi veya başkası olmayan
- Uç, sınır.
- Olanca
- Bir şeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, nihayet, akıbet.
- Olum.
- Etene.
- Etene.
- Bk. eş
ace
- Teniste rakibin karşılayamadığı, doğrudan doğruya sayı getiren servis.
- Anjiyotensin dönüştürücü enzim için kullanılan kısaltma.
- Anjiyotensin çevirici enzim.
- Serve that the receiver is unable to reach.
- Unit; a single point or spot on a card or die; the card or die so marked; as, the ace of diamonds.
- Succeed at easily; 'She sailed through her exams'; 'You will pass with flying colors'; 'She nailed her astrophysics course'.
- Hence: A very small quantity or degree; a particle; an atom; a jot.
- Score an ace against; 'He aced his opponents'.
- Play in one stroke.
- Serve an ace against.
ace an exam
- Dili sınavda (dokuz ila on arasında) yüksek bir not almak.
in
- Yaban hayvanlarının kendilerine yuva edindikleri kovuk.
- Mağara.
- İnsan.
- Bkz. kovuk, mağara.
- Koyun pisliği
- (edat) içinde, -de, -da
- Lair.
- Cave.
- Hole.
- Burrow.
the
- Belirli durumlarda isimden önce kullanılır
- O (tarif edatı, harfi tarif, belirtme sıfatı)
- Ne kadar, o kadar (mukayese sıfatlarından evvel)