zayıflamak ne demek?
- Zayıf duruma gelmek
Paşa, kendisini görenleri tanımayacak kadar zayıflamıştı.
Ö. Seyfettin - Decay.
- Decline.
- Fade.
- Loose flesh.
- Grow lean.
- Grow thin.
- Peak.
- Reduce.
- Slim.
- Thin.
- Thin down.
- Thin of.
- Thin out.
- Be on the wane.
- Weaken.
- Droop.
- Fail.
- Wane.
- Waste.
- Waver.
- To become thin.
- To slim.
- To weaken.
- To reduce.
- To decline.
- To flag.
- To lose weight.
- To get thin.
- To get scrawny.
- To slim down.
- To get weak.
- (possibility.
zayıf
- Kişilik ve ruhsal yönden gereği kadar güçlü olmayan
- Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan)
- Görevini yapacak yeterli gücü olmayan.
- Sağlamlığı, dayanıklılığı olmayan.
- Önemli, güvenilir olmayan.
- Çok az.
- Enerjisi, etkisi, yoğunluğu az olan.
- Başarısızlığı gösteren not.
- Bilgi yönünden yeterli olmayan, yeteneksiz.
- Atonic.
zayıflama
- Bkz. kaşeksi, cılızlık
- Organizmanın yağ depolarının erime ve kilo kaybı
- Zayıflamak işi
- Bk. kararma
- Reducing.
- Slimming.
- Attenuation.
- Decay.
- Emaciation.
- Fading.
zayıflama dengelemesi
- Attenuation compensation