zayıf ne demek?
- Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan)
Uzun boylu, zayıf, ellilik bir hanım.
S. M. Alus - Görevini yapacak yeterli gücü olmayan.
- Sağlamlığı, dayanıklılığı olmayan.
- Önemli, güvenilir olmayan.
- Çok az.
- Enerjisi, etkisi, yoğunluğu az olan.
- Başarısızlığı gösteren not.
- Bilgi yönünden yeterli olmayan, yeteneksiz.
- Kişilik ve ruhsal yönden gereği kadar güçlü olmayan
Zayıf ve uydurma bir âşık bu cevaba karşı perişan olurdu.
A. Gündüz - Atonic.
- Faint.
- Fatless.
- Feeble.
- Feint.
- Flaccid.
- Flagging.
- Frail.
- Gaunt.
- Gracile.
- Invertebrate.
- Lean.
- Nerveless.
- Pithless.
- Puny.
- Shaky.
- Sinewless.
- Slight.
- Slim.
- Small.
- Spare.
- Spent.
- Thin.
- Unmanly.
- Weak.
- Wishy washy.
- Wishywashy.
- Bad mark.
- Angular.
- Bony.
- Doddering.
- Flimsy.
- Infirm.
- Insubstantial.
- Lame.
- Limp.
- Meager.
- Powerless.
- Sickly.
- Vulnerable.
- Yielding.
- Poor.
- Not strong.
- Scrawny.
- Emaciated.
- Inferior in quality.
- Threadbare arguments.
- Creaky.
- Dainty.
- Deficient.
- Delicate.
- Dicky.
- Helpless.
- Invalid.
- Meagre.
- Nervele.
zayıf açınık
- Bkz. İkinlik.
zayıf alan ligandı
- Ligand-Alan yarılması küçük olan ve spektrokimyasal seride NH3'ün altında bulunan ligand