yerleşmek ne demek?
- Yerine iyice oturmak, yerinde sabit olmak.
- Yer bulup oturmak
Arabaya, birbirine sıkışarak yerleştiler.
S. F. Abasıyanık - Çalışmak üzere bir iş yerine başlamak.
- Bir yerde oturmaya, yaşamaya başlamak
Rıza böylece ahırın üst katındaki dairesine yerleşti.
H. Taner - Eşyayı yerli yerine koymak.
- Rahat bir biçimde oturmak.
- Yaygın duruma gelmek, tutunmak
Demokrasinin ne suretle yerleşip kalabileceği hakkında garip fikirleri vardır.
H. E. Adıvar - Alışılmak, kullanılır olmak.
- Ensconce oneself.
- Indwell.
- Install oneself.
- Locate.
- Nestle.
- Perch oneself.
- Take up one's residence.
- Root.
- Settle.
- Settle down.
- Shake down.
- Stable.
- Ensconce.
- To settle down.
- To become established.
- To get into a job or office.
- To get into a job/office.
- To settle.
- To live.
- To establish oneself at.
- Animo manendi.
- Dig oneself in.
- Domicile.
- To be established.
- Furnish oneself.
- Seat.
- Set up for oneself.
- Settle in.
- Settle in life.
- Settle oneself.
yerleşme
- Yerleşmek işi.
- İnsanın, az çok ya da bütünüyle boş bir bölgeyi ele geçirerek işlemesi, canlandırıp şeneltmesi.
- Peopling.
- Inveteracy.
- Emplacement.
- Habitation.
- Lodgement.
- Lodgment.
- Settlement.
- Settling.
yerleşme alanı
- Bir kentin düzentasarında, yapı yapılmasına olur verilen alan. bkz. yapı bölgesi.
- Building area, development area.
- Zone à bâtir, zone à urbaniser