yerleşik ne demek?
- Belli bir yere yerleşmiş
Onlar yerleşik toplumlar, herkesin yeri belli, öyle vırt zırt oradan oraya geçilemez.
A. İlhan - Bir yerin yerlisi olmuş, mütemekkin.
- Bir yerde varlığını sürekli olarak sürdürecek olan.
Türkler Anadolu'ya gelmeden önce de muhtelif ülkelerde yerleşik medeniyete geçmişler, büyük şehirler kurmuşlardır.
Mehmet Kaplan - Belli bir yerde sürekli oturarak tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanların yarattığı kırsal bir yaşam biçimi.
- Localised.
- Based.
- Entrenched.
- Prescriptive.
- Sedentary.
- Settled.
- Situate.
- Situated.
- Stationary.
- Established.
- Permanent.
- Resident.
- On-board.
- Well- established.
- Built-in.
- Sédentaire
yerleşik alan
- Bir kent yönetiminin ya da kentin komşu alanının sınırları içinde, oturulmakta olan ve işyeri olarak kullanılan yapıların en dışta olanlarının dış kenarlarını birleştiren çizginin en çok 200 metre dışından, toprağın durumuna göre ve demiryolu, karayolu ve akarsu gibi engelleri atlamadan geçirilecek bir çizginin içinde kalan alan.
- Built-up area.
- Zone construite, zone bâtie
yerleşik alan sınırı
- Düzentasarın sınırları içinde, yapı yapılmış ve yapı yapmaya olur verilmiş olan alanların sınırı. bkz. yerleşme sınırı
- Limit of built up area.
- Périmètre d'agglomération