yapışık ne demek?
- Bir yere yapışmış olan.
- Fizyolojik yönden birbirlerine bağlı olarak doğan
Yapışık hemşireler gibi dünyaya beraber gelmişlerdi.
H. C. Yalçın - Dokunan, değen
Lavabonun duvara yapışık kıyısının üstüne konmuş bir diş fırçası gösteriyordu.
Ç. Altan - Adherent.
- Attached.
- Coherent.
- Cohesive.
- Conjoint.
- Inseparable.
- Stuck on.
- Adhering.
- Adhesive.
- Stuck on / to.
- Clinging tightly to.
- Struck together.
- Boring or importunate (person.
yapışık çeneliler
- Çengel çeneliler.
yapışık ikizler
- Conjoined twins, Siamese twins.