yaşlanmak ne demek?
- Yaşı ilerlemek, ihtiyarlamak
Allahın takdiri bilinmez, ama ben seni hayli yaşlanmış görüyorum.
T. Buğra - Get old.
- Grow old.
- Be getting on in years.
- Fatten.
- To grow old.
- To tear.
- To age.
yaşlanma
- Yaşlanmak işi.
- Organizmanın belirli ömrünü tamamlaması.
- Aging.
- Growing old.
- Ageing.
- Senescence.
- Sénescence
yaşlanma alaşımı
- Yaşlanma sonucu sertleşebilen alaşım yaşlanabilir alaşım da denir.