yıldırmak ne demek?
- Gözdağı vermek
Lüzumsuz taşkınlıklarla biz orta yaşlıların gözünü yıldırırlardı.
R. N. Güntekin - Browbeat.
- Daunt.
- Discourage.
- Dismay.
- Terrorize.
- To daunt.
- To discourage.
- To intimidate.
- To cow.
- Intimidate.
- Intimidation.
- Deter.
- Threaten.
gözdağı
- Sonradan verilecek bir ceza ile korkutma, yıldırma, tehdit
- T. Mc: Birini istenilen yola getirmek için samimi olmayan şiddet gösterişleriyle korkutmak ve tehdit etmek.
- Threat.
- Intimidation.
- Threats.
yıldırma
- Yıldırmak işi
- Determent.
- Deterrence.
yıldırmacılık
- Toplu ya da kişisel adam öldürmeler, yangın çıkarmalar, yapıları bombalama gibi eylemlerle toplumda korku ve güvensizlik yaratma amacını güden siyasal savaşın yöntemi, tedhişçilik, terörizm.