yüklemek ne demek?
- Bir yere, taşınması için belli ağırlıkta eşya veya araç gereç koymak
Vapur sabaha kadar mal yüklüyor.
M. Ş. Esendal - Bir bilgisayar, disket vb.ne gerekli bilgileri aktarmak.
- Bir yükümlülük altına sokmak, sorumlu tutmak.
- Bir suçu birinin üstüne atmak
Ne yapalım, elimizden geleni yaptık ama olmadı der, kabahati kör talihe yükler geçersin.
R. N. Güntekin - Bir cisme elektrik gücü vermek.
- Lay smth.
- At one's door.
- Ascribe.
- Burden.
- Charge.
- Embark.
- Encumber.
- Fasten.
- Fasten on.
- Father.
- Foist.
- Freight.
- Hand over.
- Heap.
- Impose.
- Impute.
- Inflict.
- Lade.
- Lay on.
- Load.
- Offload.
- Overlay.
- Pitch.
- Plant.
- Put down.
- Saddle.
- Shift.
- Stack.
- To load.
- To weight sb down.
- To burden.
- To place a load on.
- To throw the blame on.
- To impute.
- To attribute.
- To lay to the charge of.
- Install.
- Download.
yükleme
- Yüklemek işi, tahmil.
- Bir yere, bir nesneye elektrik yükü biriktirme, doldurma, şarj.
- Bir birikeç gözesi ya da takımına boşalım yönünün tersine akım sürerek, üşekleri ve üşerçözüğü yeniden yük-süren kuvvet veren duruma getirme.
- Bir birikeç gözesi ya da takımına boşalım yönünün tersine akım sürerek, üşekleri ve üşerçözüğü yeniden yük-süren kuvvet veren duruma getirme.
- Yeni bir programı veya yazılımı diğer programlarla uyum içinde çalışacak şekilde sisteme yerleştirme.
- Kütlesini artırma veya düzgünleştirme amacı ile tekstile, kağıda, lastiğe, çoğunlukla mineral yapıda (kil, gibs gibi) ağır bir maddenin katılması.
- Ascription.
- Charge.
- Embarkation.
- Imposition.
yükleme akımı
- Bir cıva damlasında kopma anında elektron eksikliğinden veya fazlalığından kaynaklanan faradayik olmayan, pozitif veya negatif akım.