vurmak ne demek?
- Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak.
- Ses çıkarmak için, bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak
Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara giriyor.
R. H. Karay - Etkisi bir yere kadar uzanmak, sokulmak, girmek, duyulmak, yansımak, aksetmek
Yıkık damından içeriye parça parça güneş vurur.
R. H. Karay - Hızla değmek, çarpmak.
- Sürmek.
- Takmak, koymak
Seni buradan ellerine kelepçe, ayaklarına zincir vurup öyle götürecekler!
Y. K. Karaosmanoğlu - Bağlama, ilişkilendirmek
Bohçacı ve yazmacı kadınların tuhaflığına vurarak etrafını alırlar.
R. H. Karay - Olduğundan başka biçimde görünmek.
Bang.
Beat.
Bruise.
Bust.
Catapult.
Catch.
Clap.
Clip.
Clout.
Dash.
Deal.
Impinge.
Inflict.
Kayo.
Knock.
Land.
Lay out.
Lay to.
Lodge.
Mall.
Nail.
Pack.
Plant.
Plonk.
Plug.
Plunk.
Pound.
Pummel.
Punch.
Shoot.
Shoot off.
Slog.
Smash.
Birch.
Buffet.
Bump.
Crack.
Drive.
Fell.
Flap.
Slap.
Smite.
Strike.
To hit.
To strike.
To bash.
To dash.
To bump.
To knock.
To bang.
To slap.
To clip.
To clout.
To deal sb/sth a blow.
To shoot.
To shoot dead.
To wound.
To be reflected.
To feign.
To pretend to be.
To fake.
To hurt deeply.
To make ill.
To put (on one's.
To hit and kill.
Shoot dead.
To apply.
To knock on.
To tap on.
To stab.
To kill.
To hunt.
To pinch.
To chafe / to blister one's foot.
To blight a crop.
To slam.
To blow.
To lash.
To splash.
To sh.
Putt.
Beat down.
Grass.
Pip.
Percuss.
Chime.
Bat.
vurma
- Vurmak işi.
- Bir iç yanmalı makinede sıkıştırılmış yakıt ve hava karışımının, yüksek basınçta ani patlaması.
Beat.
Bump.
Percussion.
Impingement.
Knock.
Swat.
Strike.
Impulse.
vurma bileşiği
- Benzine eklendiği zaman vuruşu azaltan madde.