vekil ne demek?
Kökeni: Arapça
- Birinin, işini görmesi için kendi yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse.
- Milletvekili.
- Bakan
Hanın avlusundan sokağa vekil ve sefir otomobillerine taş çıkartacak bir lüks otomobil yürüdü.
R. N. Güntekin - Esirgemeye çalışan
- Koruyan, kollayan, savunan
- Deputy.
- Supply.
- Vice-gerent.
- Administrator.
- Alternate.
- Assignee.
- Attorney.
- Commissary.
- Commissioner.
- Delegate.
- Lieutenant.
- Locum.
- Locum tenens.
- Minister.
- Nominee.
- Proxy.
- Representative.
- Stand-in.
- Substitute.
- Surrogate.
- Vicar.
- Vice.
- Acting.
- Replacement.
- Agent.
- Minister bakan.
- Mandatary.
- Proxy holder.
- Minister of state.
- Cabinet member.
- Commissional.
- Commissioned.
- Confidential clerk.
- Attorney in fact.
- Fiduciary.
- Fill in.
vekil atamak
- Depute.
vekil eden
- Müvekkil (bk. vekillik veren).