vazife ne demek?
Kökeni: Arapça
- Ödev
Şimdi artık vazife bitmiş, gülüp eğlenmeye sıra gelmiştir.
R. N. GüntekinSana karşı olan vazifelerimde kusur mu ediyorum?
A. M. Dranas - Görev
Nedim bugün vazifesine geç geldi.
A. Gündüz - Günlük ücret, yevmiye.
- Bk. ödev
- 1) ödev. 2) görev.
- Commission.
- Incumbency.
- Mission.
- Duty.
- Service.
- Task.
- Charge.
- Situation.
- Post.
- Obligation.
- Function.
- Homework.
- Classwork.
- Appointment.
- Responsibility.
- Employment.
- Business.
- Jurisdiction.
- Office.
- Position.
ödev
- Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife, vecibe
- Öğretmenin öğrencilere okul dışında yapmaları için verdiği çalışma.
- Yapmak zorunda olduğumuz, yapmamız gereken şey; ahlâkça yükümlü olduğumuz şey.ödev duygusu: 1-ödevlere karşı sorumluluk duygusu. 2- İstemelerimizin belirleyicisi olarak ahlâk yasası üzerine bilinç (Kant).
- Duty.
- Assignment.
- Homework.
- Schoolwork.
- Incumbency.
- Task.
- Theme.
ödev
- Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife, vecibe
- Öğretmenin öğrencilere okul dışında yapmaları için verdiği çalışma.
- Yapmak zorunda olduğumuz, yapmamız gereken şey; ahlâkça yükümlü olduğumuz şey.ödev duygusu: 1-ödevlere karşı sorumluluk duygusu. 2- İstemelerimizin belirleyicisi olarak ahlâk yasası üzerine bilinç (Kant).
- Duty.
- Assignment.
- Homework.
- Schoolwork.
- Incumbency.
- Task.
- Theme.
vazife aşkı
- Mesleğe olan tutkunluk.
vazife etmek
- Görev bilmek