tutukluk ne demek?
- Tutuk olma durumu
Bu, onca sosyal uzviyet üzerinde, beyni durduran, kulakları tıkayan, gözlere perde çeken, dile ve ellere inmeli bir adam tutukluğunu veren bir darbe idi.
Y. K. Karaosmanoğlu - Düzgün işlememe durumu.
- Arresting.
- Imprisoning.
- Stoppage.
- Clogging.
- Cramp.
- Stiffness.
- Tie-up.
- Gripping.
- Malfunction.
- Timidiy.
- Shyness.
- Stuttering.
- Lisping.
- Breakdown.
- Stopage.
- Jamming.
- Reservedness.
- Paralysis.
- Locking.
tutuk
- Akıcı, rahat konuşamayan.
- Eski işlevini göremez duruma gelmiş
- Kısılmış, tutulmuş, kesik
- Kapalı, tıkalı.
- Sıkıntılı
- Durgun, çekingen, sıkılgan.
- Tutuklu.
- Olması gereken gibi olmayan
- Efsun, büyü.
- Rehin, tutu.
tutukluk yapmak
- Seize, seize up, jam.
tutuklu
- Kanun yoluyla hürriyetlerinden alıkonularak bir yere kapatılan kimse, mevkuf
- Yargıç kararı ile tutuklarevine alınan kişi.
- Prisoner, arrested person.
- Imprisoned.
- Under arrest.
- Prisoner.
- Detainee.
- Prisoner on remand.
- Inmate.
- Person who is under arrest.