touch ne demek?
- Dokunmak, ellemek, el sürmek
Don't touch the paintings! / Tablolara dokunma!
- Temas etmek, değmek
My head's touching the ceiling. / Başım tavana değiyor.
- Bitişik olmak
- Erişmek
- Yaklaşmak
- Tesir etmek
- Düzeltmek
- Mütehassıs olmak
- (argo) para koparmak
- Dokunmak, ellemek, değmek, teğet geçmek, bitişik olmak, yetmek, kırmak, incitmek, etkilemek, para sızdırmak, temas etmek
- İng., (argo) aldatmak
- Sözünü etmek, bahsetmek
- Yemek, içmek.
- Kıyaslanmak, kadar iyi olmak.
- (içki/sigara/uyuşturucu) kullanmak
He never touches alcohol. / Hiç içki içmez.
- Dokunma, dokunuş, temas, değme
- Bitişik olma
- Dokunum, dokunma duyusu
- Hisleri uyandırma kuvveti
- Koku, çeşni
- Iz
- Üslup
- (argo) kendisinden kolayca para koparılan kimse
- (argo) para isteme
touch and go
- Dokunup gitmek, deneme, tecrübe, kesin olmayan, belirsiz (durum)
- Son dakikada yetişmek
- Tehlikeli, riskli
touch at
- Uğramak (limana)