toplamak ne demek?
- Bir araya getirmek
Şairin bütün eserlerini, bütün hatıralarını toplayacak.
O. S. Orhon - Devşirmek.
- Devşirip kaldırmak.
- Dağınıklıktan kurtarmak.
- Bir araya getirmek, düzene sokmak, düzeltmek
Uzun yağlı saçlarını parmaklarıyla taradı, kalpağının altında topladı.
M. Ş. Esendal - Artırıp biriktirmek.
- Hizmete çağırmak.
- Vergi veya bağışı verecek olanlardan almak.
- Collect.
- Assemble.
- Bring together.
- Sum up.
- Add together.
- Add up.
- Combine.
- Pick up.
- Gather.
- Gather up.
- Clear away.
- Accumulate.
- Agglomerate.
- Aggregate.
- Amass.
- Build.
- Call in.
- Cast up.
- Club.
- Compile.
- Concentrate.
- Congest.
- Congregate.
- Consolidate.
- Cluster.
- Convoke.
- Muster.
- Pick.
- Pull.
- Raise.
- Reap.
- Total.
- To collect.
- To gather.
- To assemble.
- To gather sb/sth round.
- To add.
- To total.
- To amass.
- To accumulate.
- To pick.
- To gather sth.
- To reap.
- To put on weight.
- To tidy up.
- To convene.
- To convoke.
- To call together.
- To sum up.
- To add up.
- To harvest.
- To straighten up.
- To pick up.
- To gain weight.
- To store.
- To raise.
- To rally.
- Fold down back.
bir
- Sayıların ilki.
- Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı.
- Bu sayı kadar olan.
- Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı).
- Tek.
- Beraber.
- Eş, aynı, bir boyda.
- Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek.
- Kuyu. (Osmanlıca'da yazılışı: bi'r)
- Yıldırım. Bulutdan buluta veya bulutdan yere elektrik boşanması.
toplama
- Kalın bazlamaya benzer bir çeşit tandır ekmeği.
- Değişik parçaların bir araya getirilmesiyle oluşmuş.
- Sayıları veya nicelikleri birbirine ekleyip toplamını bulma işlemi, cem.
- Toplamak işi
- Olay yerinden bulunan, suçun aydınlatılmasında kullanılacak bulgu veya delillerin uygun yöntemler kullanılarak bulunduğu yerden alınması işlemi.
- Addition.
- Summation.
- Collecting.
- Collection.
- Rallying.
toplama balıkçılık
- Aletsiz balıkçılık.
- Fishing by gathering.