tezgah ne demek?
- Genellikle dükkânlarda satıcıların önündeki uzun masa; tersane.
- Genellikle dükkânlarda satıcıların önündeki uzun masa
Bir tezgâhtan öbürüne koşuyor, bir kumaş topunu bırakıp başkasına saldırıyordu.
R. H. Karay - Kahve, meyhane vb.nde müşterilerin üzerinde yiyip içtikleri uzun masa veya büfe
İçenlerin hepsi susmuş, kadına bakıyor, tezgâhın arkasındaki yürüyüşünü seyrediyorlardı.
S. F. Abasıyanık - Üzerinde genellikle el veya küçük makinelerle iş görülen yapım aracı.
- Tersane.
- Genellikle yasal olmayan bir işi yapmak için tutulan uygunsuz yol.
- Dokuma aleti. (Osmanlıca'da yazılışı: tezgâh)
- Iş masası.
- Bk. tezgah
- Bench.
- Collusion.
- Conspiracy.
- Counter.
- Cradle.
- Stall.
- Stand.
- Workbench.
- Loom.
- Shipbuilding yard.
- Ladentisch.
- Theke.
- Bench, counter, stall, workbench, stand, frame, pitch.
- Siege.
tezgah
- Genellikle dükkânlarda satıcıların önündeki uzun masa; tersane.
- Genellikle dükkânlarda satıcıların önündeki uzun masa
- Kahve, meyhane vb.nde müşterilerin üzerinde yiyip içtikleri uzun masa veya büfe
- Üzerinde genellikle el veya küçük makinelerle iş görülen yapım aracı.
- Tersane.
- Genellikle yasal olmayan bir işi yapmak için tutulan uygunsuz yol.
- Dokuma aleti. (Osmanlıca'da yazılışı: tezgâh)
- Iş masası.
- Bk. tezgah
- Bench.
tezgah başı yapmak
- Meyhanelerde, oturmadan tezgâh başında içmek.
tezgah çırağı
- Uzun parçaların tezgâha bağlanmasında sarkmayı önleyen yardımcı avadanlık.
- Bk. tezgah çırağı
- Bankknecht
- Servante d'établi