temerrüt etmek ne demek?
- Kafa tutmak.
- To be obstinate.
- To be perverse.
- To be recalcitrant.
- To be in default.
kafa
- İnsan başı, ser.
- Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak vb. organların bulunduğu vücudun en ön bölümü.
- Bellek.
- Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu.
- Mekanik bir bütünün parçası.
- Kavrama ve anlama yeteneği, zekâ, zihin, bellek
- Görüş ve inançların etkisi altında beliren düşünme ve yargılama yolu, zihniyet
- Elektrik ya da akustik dalgaları saptayan ya da okuyan, özellikle ses aygıtlarında, mıknatıslı görüntü aygıtlarında ses ve görüntüyü saptama ve okuma işini gerçekleştiren değiştirgeç.
- Bk. baş
- Yumuşak kuru ot. (Osmanlıca'da yazılışı: kaf'a)
temerrüt faizi
- Borcun zamanında ödenememesi sonucu daha sonra ödenen ek faiz.
- Bk. gecikme faizi
- Default interest.
- Moratory interest.
- Past due interest.
temerrüt
- Dikkafalılık, kafa tutma, direnme.
- Ek faiz ödememe durumu.
- Herhangi bir sebebe dayanmaksızın borcu ödememekte direnme, direnim.
- Default.
- Obstinacy.
- Perverseness.
- Recalcitrance.
- Failure to meet a financial obligation.
- Default in delivery.
etmek
- Bir işi yapmak
- Bir durumu ortaya çıkarmak.
- "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak.
- Bulmak, erişmek
- Birini bir şeyden yoksun bırakmak.
- Herhangi bir değerde olmak
- Vermek.
- Eşit değer kazanmak.
- Step.
- Say.