telaş ne demek?
Kökeni: Arapça
- Herhangi bir sebeple acelecilik
Atatürk'ün gelişini göremedik ama koridordaki telaştan meseleyi anladık.
Haldun TanerNe bu telaş, daha çok zamanımız var.
- - Kaygı, tasa, sıkıntı, endişe
Ben geçerken onun telaşı, sizi dürtmesi gözümden kaçmadı.
H. E. Adıvar - Şaşkınlıktan doğan karışıklık, kargaşa
O günü vapurda bulunup da hanımların telaşını görseydiniz.
R. N. GüntekinHerkes yağmur telaşı içindeydi. Islanmış, çamurlanmış, dört bir yanımdan geçiyorlardı.
Nezihe Meriç Flurry.
Alarm.
Hastiness.
Panic.
Rush.
Whirl.
Fuss.
Excitement.
Fussiness.
Fever.
Flap.
Flutter.
Helter-skelter.
Precipitance.
Precipitancy.
Precipitateness.
Precipitation.
Racket.
Taking.
Bustle.
Commotion.
Directness.
Discomposure.
Disturbance.
Dither.
Ferment.
Fluster.
Haste.
Hurry.
Hustle.
Stew.
Stir.
Sweat.
Trepidation.
Turmoil.
Flatter.
Agitation.
Fidget.
Hurry skurry.
Pother.
To do.
White heat.
Worry.
telaş almak
- Herhangi bir nedenle heyecanlanmak, endişelenmek, acele etmek.
telaş etmek
- Sıkıntı duyarak acele etmek, endişelenmek, telaşlanmak.
Bustle.