tanıdık ne demek?
- Tanışılıp konuşulan (kimse), bildik, tanış
Mart başlayalı kırkını geçmiş nice tanıdıklarım hastalandı.
A. Haşim - Daha önceden bilinen, görülen, aşina
Yanaştığımız iskeleden birtakım dost ve tanıdık çehreler bana doğru uzanmış, gülümsüyor...
Y. K. KaraosmanoğluKüçük kız, bir tanıdık edasıyla konuşan bu esrarlı adamı yadırgamadı.
N. F. KısakürekToplantıda tanıdık kimse var mıydı?
- - Familiar.
- Friend at court.
- Acquaintance.
- Contact.
- Friend.
- Contact man.
- Speaking acquaintance.
tanıdık çıkmak
- Önceden birbirlerini tanımış olmak, bildik çıkmak.
- Bir şeyi daha önceden öğrenmiş, duymuş olmak
tanıdık olmayan
- Unfamiliar.