takat getirmek ne demek?
- Dayanmak, katlanmak.
- To tolerate, to put up with.
takat
- Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hal, derman.
- Osmanlıca'da yazılışı: tâkat.
- Güç, kuvvet
- İktidar.
- Strength.
- Energy güç.
- Derman.
- Power.
- Capacity.
- Potency.
takat sınırı
- Başarım.
getirmek
- Gelmesini sağlamak
- Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak.
- Erişmek veya eriştiğini sanmak.
- İleri sürmek.
- Sebep olmak, ortaya çıkarmak.
- İletmek, bildirmek
- Sağlamak
- Bir makama atamak veya seçmek.
- Bring.
- Bring along.