taşmak ne demek?
- Sıvı maddeler, içinde bulundukları kaba sığmayacak kadar çoğalma ve kabarma yüzünden kenarları aşmak
Hayvanın ağzından taşan beyaz köpüklere biraz da kan karıştı.
H. Taner - Akarsu, yatağından çıkarak çevresini kaplamak.
- Bir yere veya şeye sığmamak
Kasketinden taşmış siyah saçları yakına gelince çok kırçıllaştı.
S. F. Abasıyanık - İnsan, nesne vb. çokça bulunmak, sayısı artmak.
- Öfke, sabırsızlık veya heyecan yüzünden kendini tutamamak
Acaba bizim taşıp köpürmelerimizi pek çocukça mı bulmuştu?
Y. K. Karaosmanoğlu - Overflow.
- Run over.
- Boil over.
- Pour out.
- Spill over.
- Brim over.
- Flow.
- Get over.
- Gush.
- Overbrim.
- Pour forth.
- Slop over.
- Swell.
- Swim.
- Well over.
- Bubble.
- Cascade.
- Flood.
- Slop.
- To run over.
- To boil over.
- To overflow.
- To overflow its banks.
- To spill over into a place.
- To project or extend over the edge of or edges of sth.
- To lose one's patience.
- To blow one's stack.
- To give vent to one's excitement.
- To inund.
taşma
- Taşmak işi.
- Akarsu yatağından çıkarak çevresini kaplama.
- Overflowing.
- Outpouring.
- Overflow.
- Outpour.
- Outburst.
- Gush.
- Ebullition.
- Surge.
taşma borusu
- Açık depoda, çok gelen suyu dışarı taşıran boru.