samimi ne demek?
Kökeni: Arapça
- İçten (duygu vb.)
Sanatkâr, bizi söylediklerinin samimi olduğuna da inandırmalı.
O. V. Kanık - Candan, açık yüreklikle davranan
Diğerine gelince: Bu pek sıcakkanlı, pek samimi bir gençtir.
M. Ş. EsendalÇocuklar gibi şakrak, ne kadar şakalaştık / İkimiz, onunla ben, samimi arkadaştık.
Enis Behiç Koryürek - İçli dışlı, senli benli olarak.
- İçten, candan, gönülden.
- Chummy.
- Companionable.
- Devout.
- Earnest.
- Folksy.
- Forthright.
- Frank.
- Free.
- Freehearted.
- Heart-whole.
- Heartfelt.
- Jannock.
- Near.
- Open-armed.
- Openhearted.
- Amiable.
- Authentic.
- Bosom.
- Close.
- Hearty.
- Open.
- Pleasant.
- True.
- Unceremonious.
- Cheek by jowl.
- Cosy.
- Cozy.
- Plain dealer.
- Guileless.
- Hail fellow well met.
- Heart- to-heart.
- Heart to heart.
- Outspoken.
- Thick.
- Unaffected.
- Unreserved.
- Sincere.
- Cordial.
- Genuine.
- Intimate.
- Familiar.
- Friendly.
- Heart-to-heart.
- Warm.
- Candid.
- Childlike.
içten
- Samimi.
- Yürekten, candan, samimi davranarak
- En önemli, can alıcı noktadan.
- Gürültünün, çerçeve içindeki bir kaynaktan çıkması durumu. Dıştan (gürültü)nün karşıtı.
- Sesin, çerçeve içindeki bir kaynaktan çıkması durumu. Dıştan (ses)in karşıtı.
- yürekten, candan, samimi. en önemli, can alıcı noktasından
- On noise.
- On (screen).
- Sincerely.
- Hearty.
samimi anlatım
- Close up.
samimi arkadaş
- Familiar.