sakınmak ne demek?
- Herhangi bir korku veya düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak durmak, içtinap etmek
Gençliğinde gerçekten delifişek, gözünü daldan budaktan sakınmaz bir askermiş.
H. Taner - Olabileceği düşünülen kötülüklere karşı önlemler almak
Bir insanı, yanında uşak gibi kullandıracak her işten sakın.
S. F. Abasıyanık - Korumak, esirgemek, gözetmek
Kendini tramvay ve otomobil tehlikelerinden sakınarak yürüdü.
H. R. Gürpınar - Avoid.
- Forbear.
- Refrain.
- Shun.
- To take care of oneself.
- To be wary of.
- To avoid.
- To refrain.
- To shun.
- To beware of.
- To protect.
- To avoid sth / sb.
- To keep away from.
- To steer clear of sb.
- To guard against.
- To watch out for sth dangerous.
- Abstain.
- Cradle.
- Elude.
- Eschew.
- Evade.
- Pull a fast one.
- Steer clear of.
- To get out of the way.
sakınmak için sıçrama
- Volt.
sakınma
- Sakınmak işi, içtinap.
- Olabileceği düşünülen kötü durumlara karşı önlem alma, ihtiyat.
- Boksörün korunmak için, ayaklarını oynatmadan eliyle, gövdesiyle sağa sola, öne arkaya yaptığı hareket.
- Döviz, menkul değer veya mal piyasalarında belirli bir sürenin sonunda alım ve satım işlemi yapacak gerçek veya tüzel kişileri, kur, faiz oranları ve fiyatlardaki dalgalanmalara karşı mevcut durumu korumak için yapılan gelecek piyasa işlemleri.
- Birey ve toplulukların, dinsel, büyüsel ya da geleneksel nedenlerle, kimi nesne, olay ve besin ürünleriyle ilişkilerini, tümüyle ya da büyük bir ölçüde kısıtlamaları, bk. din, büyü, addansakınma, dayısalsakınma, sililiksizlik.
- Hedging.
- Avoidance.
- Forbearance.
- Évitement