sırf ne demek?
- Yalnızca
Sırf vazife diye yaptığım bu ufak tefek hizmetler boşa gitti.
R. N. Güntekin - Tümüyle, bütün olarak, büsbütün
Kâhinliğimin sırf bir tesadüfe dayandığı oy birliği ile kabul edildi.
H. Taner - Sadece,
- Bk. salt
- Sadece, yalnızca.
Mere.
Only.
Purely.
Sheer.
Simply.
Pure.
Solely.
Utter.
Nothing but.
Merely.
Wholly.
yalnızca
- Yalnız olarak.
- Tek başına
- Belli durumun, şartın veya işin dışına çıkmaksızın, yalnız, ancak, tek, sırf, salt, sadece.
- Sırf
Exclusively.
Just.
Merely.
Only.
By oneself.
Alone.
salt
- İçinde yabancı bir öge bulunmayan, mutlak.
- İçine, kendisine yabancı hiçbir şey karışmamış, arı.
- Yalnızca
- İçine, kendisine yabancı başka hiç bir şey karışmamış olan ; arı.
- Uygulamayla ilişkisi olmayan bilimler. (Ör.salt matematik.)
- Başka bir yetiye bağlı olmayan. (Ör. Descartes'tasalt anlık duyulara gereksinme göstermeyen, böylece desalt olan bilgiyi sağlar.)salt us (Kant'ta): Deneyden bağımsız, içinde duyudan hiç bir şey bulunmayan us.
- Deriyle ilişkili lenfoid doku.
- Bileyi taşı.
Skin-associatedlymphoid tissue, SALT.
Absolute.
sırf bunun için
Ipso facto.
sırf karesel denklem
- Bk. yalın karesel denklem.