rüşvet ne demek?
- Yaptırılmak istenen bir işte yasa dışı kolaylık ve çabukluk sağlanması için bir kimseye mal veya para olarak sağlanan çıkar
Bu zat rüşvetin, hediyenin korkunç bir düşmanıymış!
Ö. Seyfettin - Bk. yedirim
- Kanunen bir iş gördürmek gayesi ile vazifeli olan kimseye, gayr-i meşru olarak verilen para vesair menfaat ve fayda.
- Bribe.
- Bribery.
- Corruption.
- Palm oil.
- Palm grease.
- Inducement.
- Backhander.
- Boodle.
- Douceur.
- Graft.
- Kickback.
- Payoff.
- Pay-off.
- Back hander.
- Secret commission.
- Gravy.
- Golden / silver key.
- Manche present.
- Meed.
- Slush money.
- Payola.
- Corrupt practices.
- Price.
- Protection money.
- Slush fault.
- Subornation.
- Sweet.
yedirim
- Bir memurun görevine bağlı bir iş için yasa dışı bir para, mal ya da çıkar sağlaması.
- Bribery, corruption, subornation.
- Corruption
rüşvet almak
- Rüşvet olarak verilen parayı ya da malı kabul etmek.
- [rüşvet almış] adj. bribed.
rüşvet güverte
- Yolcu gemilerinde filikaların üzerine oturtulduğu kalastraların bulunduğu güverte.
- Spar deck