pençe pençe ne demek?
- Genişçe ve sık lekeler durumunda, yer yer kırmızı bir biçimde
Şişman beyefendi tombul ve beyaz elleriyle karnını tutarak gülüyor, al yanakları pençe pençe kızarıyordu.
Ö. Seyfettin - Blotched with red.
pençe pençeye gelmek
- Kıyasıya, öldürürcesine dövüşmek.
pençe atmak
- (yırtıcı hayvan) ön ayaklarıyla saldırmak, vurmak.
- Claw, paw.
pençe
- Yırtıcı hayvanların ön ayaklarının parmaklarıyla tırnakları
- Ayakkabının tabanındaki kösele.
- Etkisinden kurtulmak olanaksız, etkisi çok olan güç
- El
- Hareketli köprüye sahip gitarlarda bulunan; üzerinde bulunan kancalar yardımıyla bir tarafından köprü yaylarını tutan, diğer taraftan ise gövdeye iki uzun vida ile tutturulmuş ve bu vidalar yoluyla köprü konumunun ayarlanmasına olanak sağlayan metal nesne.
- Sağım pençesi.
- El ayası ile beş parmağın tamamı.
- Cleat, tap.
- Talon, pounce.
- Claw.