olukçuk ne demek?
- Küçük oluk.
- Bazı organların yüzeyinde bulunan çentikler.
- Small groove.
- Anat.
- Sulculus.
küçük
- Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, büyük karşıtı
- Yaşı daha az olan
- Niceliği az olan
- Niteliği aşağı olan, bayağı.
- Geri aşamada.
- Değersiz, önemsiz
- Büyümesini, gelişmesini henüz tamamlamış olan
- Kısık, parlak olmayan(ses)
- Small.
- Little.
oluk
- Bir şeyin akmasına yarayan üst yanı açık boru.
- Yağmur sularını damların kenarlarına toplayıp akıtan yatay konumlu, genellikle çinko boru
- Bir şeyin üzerinde oyulmuş yol.
- Ay yüzeyinde görülen uzun yarıklardan her biri.
- Ateşsiz silahların hedefe birden fazla batırılmasına olanak sağlayan, namlu boyunca veya namlunun bir bölümüne kadar uzanan yiv.
- Elektriksel imlerin aktarılmasında kullanılan, tek ya da iki yönde olabilen tek yol (alıcı oluğu, ses oluğu, seslendirme oluğu, yinelenim oluğu, vb.). TV
- Bir televizyon yayınında resim yayını ile buna bağlı ses yayınının kapsadığı yinelenim kuşağı; televizyon kuşaklarının ayrıldığı bölümlerden her biri.
- Olgun, olgunlaşmış.
- Irmak.
- Çay ve dereden küçük akarsu.
oluk açarak
- Grooving