küçük ne demek?
- Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, büyük karşıtı
Bir aralık başımın üstünde kartaldan küçük, atmacadan büyük yırtıcı kuşlardan birinin döndüğünü gördüm.
M. Ş. Esendal - Yaşı daha az olan
- Niceliği az olan
- Niteliği aşağı olan, bayağı.
- Geri aşamada.
- Değersiz, önemsiz
- Büyümesini, gelişmesini henüz tamamlamış olan
- Kısık, parlak olmayan(ses)
Small.
Little.
Minor.
Mini.
Petty.
Petit.
Slight.
Younger.
Young.
Baby.
Junior.
Bantam.
Fiddling.
Not healthy.
Inconsiderable.
Minuscule.
Niggardly.
One-horse.
Paltry.
Peanut.
Piccolo.
Piddling.
Poky.
Remote.
Snug.
Tiddly.
Trifling.
Trivial.
Undersiz.
Compact.
Fine.
Scrubby.
Skimpy.
Insignificant.
Child.
Small-minded.
Low-ranking.
Miniature.
Small scale.
küçük abdest
- Çiş, idrar, hacet.
küçük ad
- Ön ad.
First name.