nezaret ne demek?
Kökeni: Arapça
- Bakma, gözetme, gözetim.
- Gözaltı. Güvenlik kuvvetlerince belli bir süre, belli bir yerde alıkonma.
- Nezarethane
Zaptiye nezaretinde temiz bir dayaktan sonra hepimizi bir yere sürdüler.
Reşat Nuri Güntekin - Bakanlık.
Babamın mektep arkadaşı Harbiye nezaretine getirildi.
Reşat Nuri Güntekin - Görü.
- Gözetim. ~ makamı: gözetim katı, gözetim orunu.
- Bk. gözetim
- (Nedaret) Tazelik. Parlaklık. Letafet.
- (Nazar. dan) Bakmak, seyir, bakış.
Custody.
Supervision.
Arrest in quarters.
Prospect.
View.
Ministry bakanlık.
Surveillance gözaltı.
Gözetim.
Inspection denetim.
Kontrol.
Administration.
Superintendence.
Overseeing.
Ministry.
State department.
Portfolio.
Control.
Oversight.
Overlooking.
Office.
Outlet.
Auspices.
Charge.
Surveillance.
gözetim
- Gözetme işi, nezaret
- Himaye.
- Gözaltı.
- Küçüklerin, ana babalarınca korunması ve idarenin her türlü eylem ve işleminin de yargının denetimi altında olması durumu.
- Mesleğe yeni başlayan, yapımcının tam güvenini taşımayan ya da çok büyük bir yapıma girişen bir yönetmenin çalışmalarının güvenilir bir kimsece denetlenmesi.
Supervision.
Observation.
Observance.
Watch.
Custody.
nezaret altında
On probation.
nezaret altina al
Take in charge