meydan ne demek?
- Alan, saha
Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu.
Ö. Seyfettin - Yarışma, eğlence veya karşılaşma yeri
Şehir kapılarının önündeki meydanlarda davul zurna çalınıyor, cirit, bar oynanıyordu.
A. H. Tanpınar - Bulunulan yer ve çevresi, ortalık
Kileri kilitlemezdi, paraları meydanda dururdu.
Ö. Seyfettin - Fırsat, imkân veya vakit.
- Mevlevi tekkelerinde ayin yapılan yer.
- Arsa.
- Open space.
- Square.
- Arena.
- Agora.
- Common.
- Esplanade.
- Maidan.
- Piazza.
- Circus.
- Clearing.
- Concourse.
- Range.
- Room.
- Ring.
- Ground.
- Field.
- Opportunity.
- Occasion.
- Possibility.
- Public square.
- Place.
- Court yard.
- Piste.
- List.
- Squall.
- Park.
- Quadrangle.
- Bowl.
- Circle.
- Court.
- Forum.
- Plaza.
- Stage.
meydan açmak
- Sebep olmak: Bu hareket, daha ileride kim bilir ne boğuşmalara meydan açacaktır? -R. N. Güntekin.
meydan almak
- Gelişmek, yayılmak, geniş ölçüde olmak.