melal ne demek?
Kökeni: Arapça
- Can sıkıntısı, usanç
Melalimizi avutmak için bin türlü eğlence, bin türlü zevk icat ettik.
Y. K. Karaosmanoğlu - Üzüntü, hüzün, dert
Her zaman, doğduğu, çocukluğunu geçirdiği memleketin rüzgârlarıyla bir melal duyardı.
S. F. Abasıyanık - Can sıkıntısı. Usanç. Gamlılık. Zaaf ve fütur.
Tedium, ennui, boredom; fed-upness.
can
- Yakın dost, çok sevilen arkadaş.
- Yardımcı (could) -ebil-, yapmak imkanı olmak. (Can fiilinin gelecek zamanı yoktur, yerine will be able to kullanılır.)
- İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık.
- Bektaşilik ve Mevlevilikte tarikat kardeşi.
- Çok içten, sevimli, sevilen, şirin.
- İnsanın kendi varlığı, özü.
- Yaşama, hayat.
- Güç, dirilik.
- Kişi, birey.
- Gönül.
melal duymak
- Üzüntülü olmak, dertlenmek
melalaver
- Usanç verici, usandıran, sıkan. (Osmanlıca'da yazılışı: melal-aver)