melal duymak ne demek?
- Üzüntülü olmak, dertlenmek
Her zaman, doğduğu, çocukluğunu geçirdiği memleketin rüzgârlarıyla bir melal duyardı.
Sait Faik Abasıyanık
üzüntülü
- Üzüntüsü olan, acılı, müteessir
- Üzüntü veren
- Üzüntülü bir biçimde, üzüntülü olarak.
- Bir biçimde, üzüntülü olarak.
Dark.
Distressed.
Hard-pressed.
Sorry.
Woebegone.
Worried.
melal
- Can sıkıntısı, usanç
- Üzüntü, hüzün, dert
- Can sıkıntısı. Usanç. Gamlılık. Zaaf ve fütur.
Tedium, ennui, boredom; fed-upness.
melalaver
- Usanç verici, usandıran, sıkan. (Osmanlıca'da yazılışı: melal-aver)
duymak
- Bilgi almak, öğrenmek, haber almak.
- İşitmek, ses almak
- Dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek
- Nesnelere dokunmakla onların sıcaklık, soğukluk, sertlik, ağırlık, hareket vb. fizik durumlarından bilgi edinmek, hissetmek.
- Bir ruh durumu içine girmek
- Sezmek, fark etmek, hissetmek
Hear.
Come to know.
Feel.
Catch.