duymak ne demek?
- Bilgi almak, öğrenmek, haber almak.
Bir köylüden burada avlandığınızı duydum.
Halikarnas Balıkçısı - İşitmek, ses almak
Çamaşırcı Fatma kadın annemin duymayan kulaklarına yalvarıyor.
Y. Z. Ortaç - Dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek
Yüzme denilen mucizeyi ancak beş altı sene sonra avuçlarımızın içinde duyabilecektik.
B. R. Eyuboğlu - Nesnelere dokunmakla onların sıcaklık, soğukluk, sertlik, ağırlık, hareket vb. fizik durumlarından bilgi edinmek, hissetmek.
- Bir ruh durumu içine girmek
Hakiki bedbahtlar, sefaletlerini birdenbire açığa vurmaktan utanç duyarlar.
R. N. Güntekin - Sezmek, fark etmek, hissetmek
Güzel olmasın, fakat ruhu olsun, bir şey duysun.
H. C. Yalçın Hear.
Come to know.
Feel.
Catch.
To hear.
To hear about.
To hear of.
To feel.
To sense.
To be aware of.
To perceive.
To experience.
To have the sensation of.
To get wind of sth.
Owe.
Bear.
duyma
- Duymak durumu.
Audition.
Feeling.
Sensation.
Hearing.
duyma kaybı
- Sağırlık.
Hearing loss.