lot cast or drawn ne demek?
- Kura
kura
- İki veya daha çok aday arasında bir sıralama, bir ayırma yapılacağı zaman her birinde bir tek ad yazılı kâğıtları bir araya getirip karıştırdıktan sonra birini çekerek veya özel bir bilgisayar yazılımıyla adları belirleme, sıralama, ad çekme
- Bk. adçekimi
- Bk. adçekme
- 1. cesur. 2. çelik. 3. toprak içinde bulunan büyük taş.
- Talih denemek maksadı ile çekilen kapalı pusla veya fal açma. (Osmanlıca'da yazılışı: kur'a)
- (Karye. C.) Karyeler, köyler, kasabalar.
- İbadet eden.
- [Kura River] course, class, rate of exchance, rate, courtship, flirt, suit, wooing, attention, court, flirtation, par, pass, rush, addresses.
- Draw.
- River in western Asia; rises in northeast Turkey and flows to the Caspian Sea.
lot
- Tutam (II).
- Borsada alınıp satılabilecek enaz miktarı tanımlamada kullanılan birim. Bu birim, İstanbul Menkul Değer Borsasında
- 000 adet hisse senedinden oluşur.
- Bir mal grubunun açık artırmada tek bir mal olarak teklif edilmesi.
- To allot; to sort; to portion.
- Parcel of land having fixed boundaries; 'he bought a lot on the lake' nephew of Abraham; God destroyed Sodom and Gomorrah but chose to spare Lot and his family who were told to flee without looking back at the destruction divide into lots, as of land, for example.
- Large number or amount or extent; 'a batch of letters'; 'a deal of trouble'; 'a lot of money'; 'he made a mint on the stock market'; 'it must have cost plenty'.
- Parcel of land having fixed boundaries; 'he bought a lot on the lake'.
- Your overall circumstances or condition in life ; 'whatever my fortune may be'; 'deserved a better fate'; 'has a happy lot'; 'the luck of the Irish'; 'a victim of circumstances'; 'success that was her portion'.
- Any collection in its entirety; 'she bought the whole caboodle'.
lot altı
- Borsada bir lotun altında işlem gören miktar.
cast
- Rol vermek ; rolünü oynamak
- Üzüm teknesi. Üzümün sıkıldığı yer.
- Atmak, fırlatmak, kalıba dökmek, dökmek (deri, tirnak, kabuk, tüy); erken doğum yapmak; kehanette bulunmak; rol dağıtımı yapmak, rol vermek; biçim vermek; yem atmak; eğrilmek; kokuyu takip etmek; kusmak [brit.]
- Atmak, fırlatmak, savurmak
- Cevirmek, atfetmek (bakış vb)
- Olta atmak, ağ sermek
- Yere yıkmak (güreşte)
- Ayrılmak, kaybetmek
- Dökmek (meyva, saç, kıl)
- Erken yavrulamak
or
- Hlk. Kırmızıyla sarı arasında bir at donu.
- Bağlaç yahut, veya
- Yoksa
- Altın sarısı
- Oregon.