kuşatmak ne demek?
- Çevresini sarmak, çevrelemek, çevirmek, abluka etmek, ablukaya almak, ihata etmek, muhasara etmek
Denize bakan yönü ile yan sınırlarını rüzgârı kesen sık kargılıklar kuşatıyordu.
N. Cumalı - Çevrelemek, çokça bulunmak.
- Kaplamak.
- Bele sarılıp bağlanan şeyleri başkasının beline bağlamak.
Brood.
Encircle.
Enclose.
Encompass.
Surround.
To surround.
To enclose.
To encircle.
To close in.
To besiege.
To gird sb with.
To wrap around sb's waist.
Beleaguer.
Beset.
Blockade.
Bound.
Circle.
Compass.
Corral.
Envelop.
Fold.
Girdle.
Hedge.
Hem about / around.
Hem in , hem about.
Invest.
kuşatmak muhasara etmek
Besiege
kuşatma
- Bir ülkenin veya bir yerin dış dünya ile olan her türlü bağlantısını kuvvet kullanarak kesme, abluka, ihata
Surrounding.
Encirclement.
Enclosure.
Envelopment.
Siege.
Blockade.
Circumscription.
Investment.
Surround.