koymak ne demek?
- Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek
Öteki elini doktorun omzuna koydu.
S. F. Abasıyanık - Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak.
- Bırakmak.
- Katmak, eklemek
- İmza, tarih, adres yazmak.
- Uyulması gereken kuralları belirlemek, ortaya çıkarmak
- Etkilemek, dokunmak.
- Bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, ayırmak
- Adamdan saymak, varlığını kabul etmek
Anasını durmadan nefes aldırmadan azarlıyor, babasını adam yerine koymuyor, ağzını açarken susturuyordu.
R. H. KarayAdam hesabına koyup bir hatır sormaz, bir çift lakırtı etmezler.
M. Ş. Esendal - Place.
- Plant.
- Position.
- Rest.
- Stick.
- Closure.
- Dot smb.
- Lay down.
- Lay on.
- Park.
- Put down.
- Set down.
- Sting.
- Apply.
- Deposit.
- Post.
- Wrap.
- To put.
- To place.
- To set.
- To lay.
- To pour.
- To impose.
- To affect.
- To sadden.
- To move.
- To let go.
- To upset.
- To bother.
- To appropriate.
- To set aside.
koyma
- Koymak işi.
- Putting.
- Laying.
- Placing.
- Position.
- Putting in.
koyma akıl
- Tecrübe edilmemiş, etkisi kısa süren, o an için ortaya atılmış bir tür nasihat