kefalet ne demek?
- Kefil olma, kefillik
- Birinin borcunu ödememesi veya verdiği sözü yerine getirmemesi durumunda bütün sorumluluğu üzerine alma durumu
O zamanlarda her sene kefaletleri yüzünden bin lira, iki bin lira ödemek mecburiyetinde kalınmış.
A. Ş. Hisar - Birinin borcunu ödeyeceğine ilişkin olarak üçüncü bir kişinin alacaklıya güvence vermesi.
- Bk. borçlancılık
Surety.
Bail.
Security.
Suretyship.
Guarantee.
Bailment.
Caution.
Caution money.
Guaranty.
Indemnification.
Recognizance.
Sponsion.
Warranty.
Civil bail.
Going bail for.
Surety bond.
Accessory contract.
Bill guarantee.
Cautio.
Cautionary.
Indemnity.
Pawn.
Security bond.
Sponsorship.
kefil
- Borcunu ödemeyenin veya verdiği sözü yerine getirmeyenin bütün sorumluluğunu üzerine alan kimse
- Kefalet veren kişi.
- Bk. yüklenci
- Bk. borçlancı
- (Kefalet. den) Birisinin bir borcu ifası lazım gelirken, ifa etmediği takdirde, o borcu ifayı kendi üzerine alan kimse. Kefalet eden kimse.
Bondswoman, bondwoman.
Surety.
Bail.
Bondsman.
Guarantor.
borçlancılık
- Doğrudan doğruya para almadığı ve gerçekte borçlu olmadığı halde, borcun ödenmesi için borçlu adına alacaklısına karşı yükümlenme.
Guaranty.
Cautionnement
kefalet hakkını kaybetmek
Forfeit one's bail.
kefalet hakkını kötüye kullanıp kaçmak
Jump bail.