kaynaşmak ne demek?
- Ayrılmayacak bir biçimde birleşmek.
- Çok kalabalık ve hareketli olmak, hareket etmek
Kumun üstünde bir sürü kadın erkek, oğlan kız kaynaşıyor.
F. R. Atay - Birbirine iyice uymak.
- Uyuşmak, yakın ilişki kurmak, derinleştirmek, iyi anlaşmak
- Huzursuzluk çıkmak.
- Birleşmek.
- Unite.
- Coalesce.
- Blend.
- Fuse.
- Socialize.
- Commingle.
- Knit.
- Knit up.
- Merge.
- Mill about.
- Seethe.
- Assimilate.
- Integrate.
- Teem.
- To fuse.
- To amalgamate.
- To unite.
- To coalesce.
- To swarm with.
- To teem with.
- To combine.
- To become friendly at once.
- To click.
- To join with.
- To merge.
- To become close friends.
- To swarm.
- To teem.
- Click.
kaynaşma
- Kaynaşmak işi
- Kalabalığın çok olduğu bir yerde kıpırdanma, hareketlilik.
- Huzursuzluk
- Ayrı hecelerdeki iki ünlünün bir tek ünlüde veya birden çok hecedeki seslerin tek hecede toplanması olayı. Bu olay daha çok kelime birleşmelerinde görülür: gidemedim (< kēt-e umadum), sekiz on > seksen, dokuz on > doksan, cumartesi (< cuma ertesi), niçin (< ne için), neyse (< ne ise), her neyse (< her ne ise), nasıl (< ne asıl), neylersin (< ne eylersin), ayol (< ay oğul), güllaç (< güllü aş), sütlaç (< sütlü aş), yirmi (< yigirmi), doğurmak > dBormak, yapurgak > yaprak, geleceğim > gelcem vb.
- Bk. birleşme
- Contraction.
- Fusion.
- Agitation.
- Surge.
- Joining together.
kaynaşma birimi
- Teneke yapımında, kaplanacak kalayın, donuk ve kirli ak rengini parlaklaştırmak için, çelik şeritlerin eritilip suverme işlemine uğratıldığı bölüm.
- Fusion unit.