kayman ne demek?
- Yağmur yağdıran.
yağmur
- Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı, yağar, yağış, baran, bereket, rahmet
- Çok ve sık düşen, gelen şey.
- Çokluk, bolluk.
- İklim olayının en önemli etkenlerinden biri; havayuvarındaki su buğusunun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanı.
- gökten damlalar halinde düşen su
- Hava yuvarındaki su buğusunun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumunda olanı.
- Pluvial.
- Pluvious.
- Barrage.
- Waterworks.
kayma
- Kaymak (II) işi.
- Herhangi bir sebeple filmin atlaması, görüntünün perdeye veya ekrana tam olarak gelmemesi.
- Bir cismin sürtünme ya da sürtünmesiz bir yüzeyde ötelenme devinimi,
- Bir cismin sürtünme ya da sürtünmesiz bir yüzeyde ötelenme devinimi,
- Filmin herhangi bir nedenle atlamasıyla çerçevenin pencereyle çakışmasının önlendiği, bunun sonucu görüntülüğe, art arda gelen iki resmin yarı bölümlerinin yansıdığı bir gösterim bozukluğu; çerçevekayması
- Örtücünün, filmin aralı devinimiyle eşlemeli çalışmamasından dolayı pencereyi iyice kapamaması sonucu, parlak nesnelerin birbiri üstüne binmiş gibi görünmesi; resimkayması.
- Gülle atmada, atış için ön hızı kazanmak amacıyla, atma döngüsü içinde yerden yükselmeden atış yerine doğru yapılan sekme.
- Spektral bir hattın dalga boyunda; yoğunluk, kütle, hareket, absorpsiyon, saçılma, yayınımdan kaynaklanan hafif değişiklik.
- Bk. göreceli konum (değeri)
- Skid.
kayma açısı
- Biçim değiştirmeye zorlanan bir akışkanın ya da yoğruk bir katının kuvvet doğrultusu ile kayan yüzeyleri arasındaki açı.
- Biçim değiştirmeye zorlanan bir akışkanın ya da yoğruk bir katının kuvvet doğrultusu ile kayan yüzeyleri arasındaki açı.
- Angle of slip.
- Gleitwinkel
- Angle de glissement