kavruk ne demek?
- Kavrulmuş olan.
- Kurumaya yüz tutmuş.
- Yaşı ilerlemesine karşın iyi gelişememiş olan
Kalem gibi baldırlı, kavruk çocuklara para verdim.
S. F. Abasıyanık - Dertli, acı çeken.
- Sevdalı, aşık.
- Scorched, dried up, arid; undersized, stunted, wizened.
kavrulmuş
- Kavurma işlemine tabi tutulmuş.
- Roasted.
- Parched.
- Burnt.
- Torrid.
- Blasted.
kavruk adam
- Runt.
kavrukluk
- Kavruk olma durumu.
- Runtiness; stuntedness.
- Witheredness (owing to heat or cold).