karartmak ne demek?
- Rengini karaya çevirmek, esmerleştirmek, siyahlaştırmak.
- Karanlık duruma getirmek.
- Işığı kısmak veya örtmek.
- Kötü bir duruma getirmek
Seyahat onu yormuş ve karartmıştı.
P. Safa - Sahneyi tümüylekarartmak. Sahnede hiçbir ışığın olmadığı durum.
- Bk. azaltmak
- Cloud.
- Dim out.
- Obfuscate.
- Obscure.
- Black-out.
- Black.
- Blacken.
- Darken.
- Shade.
- Shadow.
- Tarnish.
- To darken.
- To dim.
- To black out.
- Befog.
- Blank out.
- Bronze.
- Faire le noir
azaltmak
- Az denecek bir miktara indirmek
- Eskisinden az bir duruma getirmek, kırmak.
- Etkisini yitirmesine sebep olmak, hafifletmek.
- Eksiltmek, indirmek, aşağı düşürmek, tenzil etmek.
- Kuvvetten düşürmek.
- Azaltıcı yardımıyla ışık yeğinliğini azaltma işini gerçekleştirmek.
- Make a dent in.
- Diminish.
- Abate.
- Cut back.
karartma
- Karartmak işi.
- Savaş durumunda düşman uçaklarından korunma amacıyla ışıkları örtme veya söndürme biçiminde alınan önlemlerin bütünü.
- Bk. kararma
- Cam yüzeyini yansımayan madde ile kaplayarak yüzeyden yansıyan ışık miktarını azaltma.
- Blackout.
- Blooming.
- Darkening.
- Making sth dark.
- Dim out.
- Turbidit
karartma düğmesi
- Dimmer switch.