karıştırmak ne demek?
- Karışma işini yaptırmak.
- İçinde ne olduğunu anlamak veya aradığını bulmak amacıyla elle yoklamak
Ceplerimi karıştırdım, bozuk para bulamadım.
F. R. Atay - Yemeği dibinin tutmaması için kaşıkla altüst etmek.
- Kurcalamak, oynamak.
- Üstünkörü okumak, araştırmak, incelemek
- Göz atmak, üstünkörü okumak
- Ayırt edememek, tam olarak seçememek.
- Bir yayında isteyerek yapılan karışma. (Yayını bozmak amacıyla yapılır).
- Mess smth.
- About.
- Make hay of smth.
- Mix up.
- Blend.
- Stir up.
- Disarrange.
- Disorder.
- Complicate.
- Confuse.
- Mistake.
- Shuffle.
- Admix.
- Amalgamate.
- Churn.
- Commingle.
- Commix.
- Concoct.
- Confound.
- Darken.
- Diffuse.
- Disarray.
- Discompose.
- Disconcert.
- Cloud.
- Disturb.
- Entangle.
- Mingle.
- Muddle.
- Obscure.
- Perturb.
- Pick.
- Ravel.
- Root.
- Ruffle.
- Scramble.
- Stir.
- To mix.
- To stir.
- To blend.
- To confuse sb or sth with.
- To get things mixed up in one's mind.
- To rummage through.
- To thumb through.
- To get sb involved in or mixed up in sth.
- To introduce one topic alongside another.
- Adulterate.
- Combine.
- Commingl.
- Trim.
- Tousle.
- Kodieren, "scramble"
- Brouiller (une émission)
karışma
- Karışmak işi.
- Engelleme, araya girme, müdahale.
- Düzeni bozulma.
- Merkezde olan, merkezi oluşturan
- Yakın ya da aynı yinelenimdeki iki yayının birbirini etkilemesi durumu.
- İki ya da daha çok özdeğin bir araya gelip birbirinin içine dağılması.
- Bk. araya girme
- Interference.
- Mixture.
- Mixing.
karıştırma
- Karıştırmak işi.
- Bk. karma
- Adult.
- Combination.
- Implication.
- Infusion.
- Mixture.
- Scramble.
- Shuffle.
- Shuffling.
karıştırma borusu
- Bir telsiz alıcısında imlem sıklığını, yerel salınım sıklığı ile karıştırarak bir ara sıklık üreten eksicik borusu.
- Bir telsiz alıcısında imlem sıklığını, yerel salınım sıklığı ile karıştırarak bir ara sıklık üreten eksicik borusu.
- Mixer tube.
- Mischröhre
- Tube mélangeur