kanıt ne demek?
- Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz
Kanıtı gazetenin ikinci sayfasındaki damızlık haberiydi.
Ç. Altan - Anlaşmazlık konusu olan şeyde, yargıcın kanılarını oluşturan şey, delil.
- Sonurguya ulaşan bir uslamlamanın dayandığı gerçek, delil.
- Bir davada, sav, savunma, ileri sürmenin doğruluğuna yargıcı, yargılığı inandırmak, kanı vermek için yargılama türesinin kullanılmasını, toplanılmasını uygun gördüğü yazılı belgelerin, sözlü işlemlerin tümü.
- Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanı verici belge, delil.
- Ümidi tamamen sönmüş. Ye'se düşmüş, ümitsiz, kederli, hüzünlü.
- Evidence, proof.
- Proof.
- Evidence.
- Argument.
- Convincing proof.
- Supporting document.
- Averment.
- Case.
- Confirmation.
- Demonstration.
- Pledge.
- Witness.
- Moyen de preuve
kanıt ileri sürme
- Kimi nedenler dolayısıyle önceden gösterilemeyen kanıtların yargılamanın yenilenmesi için yeniden ileri sürülmesi.
kanıt isteyen
- From Missouri.