kainat ne demek?
- Evren
Bizim için ölüm, yani kendi dünyamızın ölümü kâinatın en mühim hadisesidir.
A. Ş. Hisar - Dünya
Varlığımı kaplayan, haşmetle uğuldayan / O büyük yeisim için kainatı dar gördüm
E. B. Koryürek - Herkes.
- Evren, dünya, acun.
- Bk. acun
- Bk. evren
- Var olanların hepsi. yaratıklar. yer gök. - (bkz. evren).
- Var edilen şeylerin hepsi. Yaratılanlar. Mevcudat. Alemler. (Osmanlıca'da yazılışı: kâinat)
- Total field under survey.
- Cosmos, universe, macrocosm, metagalaxy.
evren
- Yaşanılan vasat.
- Düzenli ve uyumlu bir bütün olarak düşünülen bütün varlıklar.
- Gök varlıklarının bütünü, kainat, cihan, alem, kozmos.
- Kişinin içinde yaşadığı, ilişkide bulunduğu ortam.
- Bütün gökcisimlerinin içinde yer aldığı düşünülen sonsuz varlık.
- Düzenli ve uyumlu bir bütün olarak düşünülen tüm varlıklar.
- Ana kitle.
- Gök varlıklarının tümü, kainat.
- Boylu boslu, yakışıklı.
- Ejder, ejderha.
acun
- Dünya.
- Düzenli bir bütün olarak düşünülen evren.
- Bkz. evren.
- Cihan, alem kosmos, uzay.
- Kainat.
- dünya, varlık
- Zaman.
- Varlık.
- Creation.
- Cosmos.
kainat şuaları
- Bk. evren ışını
kainatefruz
- Kainatı süsleyen, cihanı donatan. (Osmanlıca'da yazılışı: kâinat-efruz)