kırmak ne demek?
- Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak.
- İri parçalara ayırmak.
- Belirli bir biçimde katlamak.
- Öldürmek, yok olmasına sebep olmak.
- Bir şeyin fiyatını azaltmak, indirmek
Firma verdiği teklif fiyatını son dakikada bir yüzde yirmi daha kırıyordu.
H. Taner - Dileğini kabul etmeyerek veya beklenmeyen bir davranış karşısında bırakarak gücendirmek, incitmek
- Tavlada karşı oyuncunun pulunu oyun dışında bırakmak.
- Vücut kemiklerinden birini parçalamak
- Freeze, put off.
- Bear down.
- Reduce.
- Refract.
- Vanquish.
- Chop.
- Skip.
- Set up.
- Discount.
- Blight, quench.
- Chill.
- Put smb.'s nose out of joint.
- Break.
- Split.
- Crack.
- Hurt.
- Offend.
- Give offence.
- Give offense.
- Ruffle smb.'s feelings.
- Breach.
- Break down.
- Bust.
- Dampen.
- Fracture.
- Lacerate.
- Outrage.
- Pique.
- Rive.
- Rupture.
- Shatter.
- Snap.
- Snap off.
- Stave in.
- Sting.
- Affront.
- Exterminate.
- Pain.
- Prejudice.
- Prise.
- Prize.
- Smash.
- To break.
- To chip.
- To split.
- To crush.
- To grind coarsely.
- To fold.
- To destroy.
- To kill.
- To cut down.
- To reduce.
- To offend.
- To hurt.
- To turn sharply to one side.
kırma
- Kırmak işi.
- Kumaşın katlanmasıyla yapılan giysi süsü, pili.
- Kırılmış veya dövülmüş tahıl.
- Basılı kâğıtları forma durumuna getirmek için belli yerlerinden bükme ve katlama işi.
- Ortasından kırılarak doldurulan (tüfek)
- Soyu karışmış, melez (hayvan).
- Yabancı etkilerle özgün niteliğini yitirmiş olan.
- Bir özdeğin, doğrusal birleşimle yeniden oluşturulan yönrüngemsilerinden her biri.
- Ailesi birbirinden ayrı ırklardan gelen ve her iki ırkın özelliklerini taşıyan kimse.
- Melez.
kırma biti
- Kınkanatlılar takımından olup, kırık tanelerden başka, un, makarna, bisküvi çeşidinden yiyeceklere de üşüşebilen, kırmızımsı kahverengi ve 3-4 mm. boyunda ambar böceği.
- Confused flour beetle.
- Reismehlkäfer
- Tribolium confusum