kırık ne demek?
- Kırılmış olan
Kırık pencereden ay, ışığını donduran bir soğuklukla odaya akıyor.
H. E. Adıvar - Melez.
- Tam nota göre düşük olan (not).
- Kırılmış bir şeyden ayrılan parça.
- Kemiğin bir etki ile kırılması.
- Bir şeyin kırılan yeri.
- Kırıntı.
- Tavla oyununda oyun dışı bırakılan pul.
- Kadının veya erkeğin yasalara ve törelere aykırı olarak ilişki kurduğu erkek veya kadın.
- Fay.
- Daha önce sıkışık, sertleşmiş katmanların dikey doğrultuda yer değiştirmeleri sonunda yer yer kırılmaları ve bir kırılma düzlemi boyunca kayıp çökmeleriyle oluşan yer biçimi.
- Kemik dokusunun bütünlüğünün bozulması, fraktür.
Broken.
Fractured.
Cracked.
Split.
Break.
Fracture.
Breakage.
Disillusioned.
Hybrid.
Mongrel.
Broken piece.
Failing grade.
Offended.
Hurt.
Breach.
Fault.
Faille
kırık atımı
- Bir kırıkta, yer değiştiren iki nokta arasındaki en kısa uzaklık.
Net slip.
Wahre Schublâne Bruch
Rejet net, déplacement vertical
kırık aynası
- Bir kırıkta, iki kanadın yerlerinden oynaması ve birbirlerine sürtünmesiyle oluşan, koşut çizikli, cilâlı kırık düzlemi.
Slickenside.
Rutschspiegel, Harnisch
Miroir de faille, miroir de glissement, miroir de frottement