külfet ne demek?
- Sıkıntı, zorluk
Dört defa gezdiği bu yeri tekrar görmek, artık onun için bir külfet.
R. H. Karayİşte böyle bir eser onları bu külfetten kurtarmış olur.
A. H. Çelebi - Büyük masraf
Beni külfete sokma, şimdi ben yokluktayım.
A. Kabaklı - Yük. ~ i isbât: tanıt yükü.
- Zahmet. Sıkıntı. Yorgunluk. Zahmetli iş. Adetten ve lüzumundan çok yorularak çalışmakla iş yapmak.
- Trouble.
- Bother.
- Fatigue.
- Great expense.
- Inconvenience.
- Obediential obligation.
- Task.
külfet yüklemek
- Task
külfetli
- Sıkıcı, zor, yorucu, özen isteyen.
- Büyük masraf gerektiren
- Troublesome.
- Inconvenient.
- Burdensome.
- Cumbersome.
- Cumbrous.
- Onerous.
- Involving great expense.