jam ne demek?
- Reçel, marmelat
- Sıkıştırmak, kıstırmak
I jammed my finger in the door. / Parmağımı kapıya sıkıştırdım.
- Sıkmak, basmak, tıkamak, durdurmak
They are going to jam all of us into that small room. / Hepimizi o küçük odaya tıkacaklar.
- (med, ming) sıkıştırıp kımıldamaz hale koymak, kıstırmak
- Bir şeyin arasına sıkışıp hareketini durdurmak
- Sıkışmak, çalışmaz veya işlemez hale gelmek (makina, kapı)
The paper keeps jamming between the rollers. / Kağıt ha bire merdanelerin arasına sıkışıyor.
- Sıkışma, sıkıştırılma
- Bir araya sıkışmış insan veya şeyler
- Zor durum
- Akıntıya engel olan birikinti
- Radyo yayına engel olmak üzere başka bir istasyondan yapılan kuvvetli gürültü
- Tutukluk yapmak, takılmak
- Yayını bozmak, parazit yapmak
- Doğaçlama çalmak (caz)
jam detection
- Parazit belirleme
jam detection level
- Parazit belirleme-düzeyi