itiraz ederek ödemek ne demek?
Pay under protest
pay
- Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm, hisse.
- Eşit bölüm.
- Bayağı kesirlerden birinin eşit parçalardan kaç tane alındığını gösteren sayı: paydanın üstüne yazılarak yatık bir çizgi ile ondan ayrılır.
- Ayak
Apportionment.
Hence, figuratively: To compensate justly; to requite according to merit; to reward; to punish; to retort or retaliate upon.
To discharge, as a debt, demand, or obligation, by giving or doing what is due or required; to deliver the amount or value of to the person to whom it is owing; to discharge a debt by delivering.
To discharge or fulfill, as a duy; to perform or render duty, as that which has been promised.
To give or offer, without an implied obligation; as, to pay attention; to pay a visit.
To give a recompense; to make payment, requital, or satisfaction; to discharge a debt.
itiraz
- Bir düşünce veya kararı benimsemeyerek karşı çıkma
- Söylenecek söz, karşı söyleme
- Bk. karşıtgörüşlülük
- Bk. direni
- Karşıtlık. ~ muhâkeme usulü: karşıtlık yargılayışı, karşıtlık yargılama süreci.
- Bk. karşıtlama
- Bk. karşıdurma
- (İtiraz) Kabul etmediğini bildirmek. Bir fikir veya işin olmasını kabul etmemek. (Osmanlıca'da yazılışı: i'tiraz)
Demur.
Deprecation.
itiraz dilekçesi
Bill of exception.
erek
- Gerçekleştirmek için tasarlanan ve erişmek istenilen şey, amaç.
- Alıcı ışıtacının, üzerinde elektronik görüntü oluşan bölümü.
- Almaçlarda görüntülüğün iç çeperi.
- Amaç, gaye.
- Hedef.
- Misvak ağacını çok yediğinden dolayı devenin karnı incinmek.
- Eğitim etkinliklerine yön veren, öğrencilere kazandırılması istenilen davranımların oluşumunda hep göz önünde tutulan ve önceden düşünülen sonuç.
- Bir iş yapılırken, bir eyleme geçilirken varılmak istenilen son.
Aim.
Goal.
ödemek
- Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek
- Bir alışverişte alınan şeyin karşılığını alacaklıya vermek.
- Bedelini vererek bir zararı karşılamak, tazmin etmek.
- Bir iş, bir kuruluş harcanan, yatırılan parayı çıkartmak, itfa etmek.
- Bir işin, bir görevin karşılığını vermek
- Bir şey karşısında fedakârlık etmek, bir şey elde etmek için özveride bulunmak.
Settle.
Indemnify.
Repay.
Pay for.