ödemek ne demek?
- Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek
Borç varsa benimkidir, onu ödemek ve teşekkür etmek lazım.
R. H. Karay - Bir alışverişte alınan şeyin karşılığını alacaklıya vermek.
- Bedelini vererek bir zararı karşılamak, tazmin etmek.
- Bir iş, bir kuruluş harcanan, yatırılan parayı çıkartmak, itfa etmek.
- Bir işin, bir görevin karşılığını vermek
Bir gece de onunla kal. Bize yaptıklarını ödemiş olursun.
S. F. Abasıyanık - Bir şey karşısında fedakârlık etmek, bir şey elde etmek için özveride bulunmak.
- Settle.
- Indemnify.
- Repay.
- Pay for.
- Pay out.
- Acquit.
- Ante.
- Ante up.
- Atone for.
- Clear.
- Come across with.
- Defray.
- Disburse.
- Discharge.
- Domiciliate.
- Foot.
- Fork out.
- Fork over.
- Fork up.
- Give.
- Pay in.
- Quit.
- Recoup.
- Redeem.
- Satisfy.
- Shell out.
- Meet.
- Recompense.
- Reimburse.
- To pay.
- To pay for sth.
- To pay for.
- Fork out or up.
- Pay off.
- Pay up.
- To effect payment.
- Replace.
- Return.
- Stump up.
- Domicil, domicile.
- Retire.
ödeme
- Ödemek işi, tediye.
- Bir borcun kısmen ya da tamamen, parayla ya da ayni olarak kapatılması.
- Borçlunun vermesi gereken şeyi vermesi, tanık ya da bilirkişinin andiçmesi.
- Disbursement.
- Settlement.
- Redemption.
- Clearance.
- Conciliation.
- Discharge.
- Inpayment.
ödeme ajanı
- Bk. ödeme kurumu